
Yıllardır kadınların muzdarip olduğu konulardan birisidir. Peki ne oluyor da kaşlarımız küsüyor?
Bitkisel ürünler de kullansak, kendi haline de bıraksak zamanla kaşlarımız seyrekleşiyor ve azalmaya başlıyor. Bunun pek çok nedeni vardır.
Yıllar içerisinde hormon değişikleri, hastalıklar, ilaç kullanımı, yanlış kaş alım teknikleri, agresif kaş alımı ve benzeri pek çok durum kaş kıllarının ve köklerin zarar görmesine neden olur.
Öncelikle konuya sağlık açısından başlayalım. Ergenlik dönemiyle beraber vücudumuzdaki değişimler yetişkin dönemindeki fiziksel görüntümüzün temelini oluşturur. Kaşlarımızın ve yüz şeklimizin belirginleşmesi karakterimizi ve ifademizi yansıtan önemli unsurlardır.
Kemik yapımızın belirginleşerek kaşlarımızı şekillendiren dönemi 30’lu yaşlardan sonra da yer çekimine doğru değişmeye başlar. Bu değişim deri elastikiyetinin sarkması ya da kırışması ile de kendini gösterir. Üzgün bir ifade ya da sinirli bir bakış istemediğimiz ifadelere de sahip olmamıza neden olur.
Tiroit ya da hipofiz beziyle ilgili tüm sağlık durumları diğer hormonlarımızı etkileyerek saçlarımız, kaşlarımız, tırnaklarımız üzerinde ciddi değişim etkisi gösterir. Anti depresanlar ve hormon düzenleyici ilaçların da vücudumuzda dışarıdan görülecek kadar da ciddi etkileri olabilir.
Yoğun saç ve kaş dökülmesi problemlerinde mutlaka doktora gitmeliyiz. Özellikle kadınların doğum ya da menopoz gibi daha büyük hormonal değişim süreçlerinde takip altında olmaları sağlık açısından çok önemlidir. Çünkü hormon değişimleri kaş kılı köklerini etkileyerek hücre yıkımına sebep olabilir.
Böyle durumlarda deri altına uygulanacak bakım protokolleri araştırılmalıdır.
Mikro iğneleme sistemleri, PRP gibi hücre yenilenmesini destekleyici protokoller ciltte mikro çizikler açarak uygun vitaminlerin ve destekleyici serumların köklere nüfuz etmesi sağlanır. Hücrelerin tekrar aktif hale gelerek çoğalması ile kaş kıllarının yapılanması ve yeniden canlanıp uzamasını sağlar.
Enjeksiyon içeren her türlü tedavinin doktor tarafından yapılması ve takip edilmesi önemlidir.
Bitkisel yöntemler arasında aromatik yağların kıl köklerini besleyici ve onarıcı etkisi de kullanılmaktadır. Masaj yaparak ya da doğal taşlarla sistematik hareketler ile yedirilerek kullanılır.
Aromatik yağların kullanılmasında da mutlaka fito terapi uzmanı ya da bitkiler konusunda deneyimli bir uzman tarafından uygulanması önemlidir. Bazı bitkilerin alerjik durumları daha fazladır ve özenle kullanılmadır.

Son dönem trendlerinden kaşları sabitlemek için kullanılan ürünlerin çok sık ve üst üste uygulanması ise gözeneklerin tıkanması ve deride kirli bir görünüm olmasına neden olur. Jel ya da kalem formundaki ürünler kaşlarda kullanıldığında mutlaka gece uyumadan önce temizlenmelidir.
Kaşları düzenli olarak yumuşak bir fırça ile hafifçe taramak deride masaj etkisi yaratarak kan dolaşımını hızlandırır ve kaş kıllarının daha sağlıklı uzamasını sağlar.
Kaşlarımıza medikal ya da bitkisel her türlü destekleyici bakım protokollerini uygulamamıza rağmen uzamıyorsa ve artık küstüyse profesyonel kalıcı makyaj uzmanlarıyla görüşerek yüzünüze uygun kaş tasarımı yaptırabilirsiniz.
Kaşlarımızın küsmesinin diğer bir nedeni de yıllarca agrasif kaş alım yöntemlerini kullanmaktır. Cımbız ile alırken kılları kırarak çekmek ya da batık oluşmasına neden olacak şekilde almak belirli bir süre sonra kaş köklerinin zedelenmesine neden olur.
Ağda gibi işlemler cilt bariyerini aşındırır ve ciltte sarkmalara, kırışıklığa ya da lekelenmeye sebep olabilir. Uzun süre ağda ile kaşların alınması oradaki deride tahribata yol açar, inceltir ve yine kıl köklerinde batık oluşuma ve sivilce oluşumuna sebep olabilir.
İp ile alım ince tüylerin temizlenmesinde oldukça dikkatli yapılmalıdır. Çünkü kırılan kıllar ciltte batık oluşturabilir ya da kıl köklerinin tahrip olarak azalmasına neden olabilir.

Kaş dökülmesinin ana nedenlerinden diğer sağlık durumları da alopesi areata (saçkıran hastalığı), A, C, E, B-7, B-12 ve D vitamini, çinko ve demir gibi vitamin ve mineral eksikliği, yaşlılık, tiroid hastalığı, egzama gibi cilt hastalıkları ve strestir. Yine kaşların sürekli yolunması da kaş dökülmesine neden olabilir.
“Dökülen kaş tekrar çıkar mı?” sorusuna doğru cevap vermek için; kaş dökülmesine sebep olan faktörün göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Kaş dökülmesi, mevsimsel nedenlerle oluştuğunda, kendi kendine kısa sürede geçebilmektedir. Ancak altta yatan nedenin kronik bir hastalık olması durumunda, hastalık süresince devam etmektedir.
Kaş dökülmesinin önlenmesinde en temel nokta, altta yatan nedenin çok iyi tespit edilerek ortadan kaldırılması veya tedavi edilmesidir. Bu nedenle, kaş dökülmesi problemi olan kişilerde klinik tablonun iyi irdelenmesi ve kaşlarda dökülmeye yol açabilecek etkenlerin en aza indirilmesi gerekir. Bunun yanında, kaş dökülmesi probleminin çözümünde kullanılan çeşitli tedavi yöntemleri de bulunmaktadır. Bu doğrultuda kullanılan tedaviler aşağıdaki gibi özetlenebilir:
- Minoksidil, kortikosteroid veya topikal dermatolojik tedaviler, kaşların üretimini artırmak ve kıl foliküllerinde oluşan hasarı gidermek için kullanılabilir. Hormon değişikliklerine bağlı olarak, uzman bir hekimin değerlendirmesine göre endokrinolojik tedavi verilmesi gerekebilir.
- Beslenmenin kaş üretimini destekleyecek şekilde mineral-vitamin ve besin yönünden zengin tutulması tedavide faydalı olabilir. Omega-6 yağ asitleri, A vitamini, çinko, demir, C vitamini gibi maddeler yönünden zengin beslenilmesi; gerekli hallerde takviye alınması, kaş dökülmesinin önlenmesinde etkilidir.
- Akupunktur, özellikle alopesi vakalarında kaş dökülmesinin azaltılması için yararlı olabilir.
- Ciddi kaş dökülmesi problemi olan ve ilaç tedavisine dirençli vakalarda kaş bölgesine saçlı derinin nakledilmesi gündeme gelebilir.